İt-tad-da-ki-maaas!




*Yami-Chan ve Taiyakisi*

Sanırım bu benim ilk japon yemeği tarifim olacak. Herşey dün To Love Ru izlerken Taiyaki görmemle başladı. Daha önce gördüğümde nedense (balık şeklinde olduğundan sanırım) hiç ilgimi çekmedi. Ama orada görünce dedim ben bunu yapmalıyım. Yapıp da yemeliyim ^^








Malzemeler : 



  • 1 su bardak un (tepeleme tepeleme)
  • 1/4 su bardağı toz şeker
  • 2 tatlı kaşığı kabartma tozu
  • 1 tatlı kaşığı vanilin
  • 2 1/2 çorba kaşığı mısır nişastası
  • 3 çorba kaşığı su
  • 2 yumurta
  • 2 tatlı kaşığı bal
  • meyve sosu, nutella, fıstık ezmesi vb.


Yapılışı : 


Şöyle oluyor ki ben tarifdeki yapılış kısmını okumamışım. Bundan dolayıdır ki kendim uydurdum herşeyi :D dlkajdj siz de böyle yapsanız sorun çıkmıyor yani ^^



Toz halinde olan herşeyi yani un, şeker, kabartma tozu vanilin ve mısır nişastası bir kapta karıştırılıp ortası hafifce içeri doğru şeyedilir. Ne deniyor buna mutfak literatüründe?  Neyse efenim, geriye kalan malzemelerden balımızı küçük bir kasede (çorba kasesi gibi) 3kaşık suyumuz ile güzelce karıştırıyoruz. Üzerine 2 yumurta kırıp çırpıyoruz. Çırptığımız karışımı diğer kaptaki toz karışımımıza ekliyor ve mikserliyoruz ^^. Epey koyu kıvamlı bir karışım hazırlamış olduk. 



Şimdi sorun şu ki kimsenin evinde balık şeklinde kap falan yoktur. Benim de öyle kabım yoktu ama çareler tükenmedi. Yadigar tost makinesi ile yaptım bunu. Daha önce de waffle denemiştim. Bir de simbo tost makinelerinde denemiştim gayet güzel oldu. İşin püf noktası koyduğunuz hamurun kenardan taşmaması. Bunun için önerdiğim tost makineleri bunlar. Tabi derseniz ben krep gibi tavada yapacağım bilemem. Zor olabilir biraz... 

Düşündüm Olacak.

Eveet. Daha önceden yapıyorum yapacağım dedim dedim olmadı. Bu kez daha net kararlarla geldim. Bi kerem şu an param var olm !!!

Bu ne demek oluyor, gidip malzeme alabileceğim. Yarın giderim sanırsam ki ^^, Bu gün şöyle bir eskizler çizilsin dedim, eksik malzemeler belirlensin yarın tedarik edip bu hafta içinde işlemlere başlayacağım. Çünkü bakınız oraya buraya iş başvurusunda bulunmakla olmuyormuş bunu anladım.

Bershka bile 3lü eleme yapıyor. Sanırsın NASAya çalışan alıyor. Hem mülakatta o kadar Japonya , Japon , Japonca dedim ki adamlar beni gördüğü japona saldırır diye almazlar işe :D

Neyse demem o ki Butik Jounetsu pek yakında açılacak. Takipte kalın ^^,

Zombiii bböböbğğğğrrr

Selam ben zombi :)
Böyle de sevimliyim lan.
Hehe.
Neyse diyeceğim o ki pazar günü 31.Tüyap Kitap Fuarı'nda Arunas Yayıncılık standında zombi oldum.


Başıma gelenleri özet halinde şuracığa yazmak istiyorum. Öncelikle insanlar nolmuş lan buna bakışı atıyorlar, üzerine yürüdüğünüzde gerçek mi  sorularıyla sizi boğuyorlar ve en sonunda k-k-kormadım kiii diyerek uzaklaşıyorlar :D

Resmen bol smileyli yazı yazıyorum he. Her zaman olmaz bu yazın köşeye :D

Yaşadığım çoooook güzel ve dopdolu günlerden biriydi gerçekten buradan bu fırsatı bana tanıyan Ceyda ve Matildox Fx'e sonsuz tişikkürler :) 


Neyse efenim devam edeyim. Mesela orta yaşlı entel chp kadın kolları mensubu kadıncağızlar gelip de kadına şiddet temalı bir kitabın tanıtımı mı caaağnım diyorlardı, bıkmadan usanmadan. Bir kaç yaşlı teyze gelip evladım kendini çirkinleştirmişsin neden böyle yapmışsın ki tepkisi verip geçiverdi yanımdan.
Bazı amcalar evladım bu ne olur dedikten sonra zombi nedir diyerek sohbeti uzatıp en sonunda Allah şifa versin/Geçmiş olsun diyerek uzaklaştılar.

Eeeeen sevdiğim tipler 3-4 yaşlarındaki çocuklarını yanıma getirip bak ablayı boyamışlar gerçek değil görüyor musun, filmlerde de böyle yapıyorlar korkmana gerek yok diyen bilinçli ailelerdi.

Eeeeen komik tip ise çoluk çocuk vaaar neden böyle yapıyorsunuz akıl yok mu sizde diyen yobaz kadındı. Olm kafam mı iyi ne diyon diyesim geldi ama sustum. 

Sevgilim kimya hocasıyla karşılaşmış(kimyaydı galiba emin değlim). Neyse sonra baktım uzun uzun bi kadınla sohbet ediyor. Nööörüyon demeye gittim. Kadınla tanıştırdı beni. Sevgilim falan diyince kadın bi afalladı çokomikti :D

Sonra Lise1 e giden kızlar vardı çok sevdiler galibamsı beni baya konuştuk ettik sevgilin var mı didiler. Var didim. Ne okuyo falan didiler dedim müyendiz olacak. Aaa negzel falan derlerken o da buralarda zombi zaten dedim. Bu cümleyi hangi ara kurdum bilmiyom. Neyse sonra ona sardılar da ben rahat ettim. 

Bol bol fotoğraf çektirdiler... Bi tane çocukla çokoş rp olayımız vardı. meyil bekliyorum hala. Gelse de paylaşsam

*ŞURAYA FOTO GELECEK*

Makyaj yapılırken deerrriiin nefes alarak içime çektiğim amonyak ve makyaj çıkartılırken ağda etkisi yaratması dışında herşey mükemmeldi ^^, Makyaj sorunsalı da zaten ilk kez başıma gelen bir şey olduğundan hani. Belki daha önce denemiş olsam canım acımazdı ihi :3

Ve ve ve finali güzel bitirmek istiyorum hayatımda ilk kez kitap imzaladım he. Sanki benim kitabım :D 9-10 yaşlarında bi velet gelip abla abla imzalar mısın dedi. Çok ısrar ettiler kıramadım. Ufak bir not yazdım ve TUTKU yazdım eheheh :3 Meğersem standdakiler çocukları trolliyip yazarımız bu zombi ablanız demişler. Bücürükler de inanmış kıyamams n.n











Dikkat ! Zombi.



Herkese selam,
Öncelikle çok hoş bir süprizle karşılaştım bu hafta onu paylaşmak istiyorum. Hemen ardından da nail art tutorialı olacak :)
Evet süpriz dediğim vizegibisey'den gelen kocaman bir sevgi kargosuydu. Olm ağlatmaya utanmıyon mu lan beni :')


Kargo zarfının içerisinde mor mor bir paket ve onun içerisinde gökkuşağı gibi, kendi gibi rengarenk şeyler çıktı ^^, Nasıl da mutlu oldum bilemezsin. Bir de elleriyle yaptığı aynanda taşıyabileceğimiz bir bileklik. Tabi ben salaklığımdan duşta unuttum çekemedim fotoğrafını. Valla içeri gitmeye üşeniyorum. :') ehe :3

Neyse efenim şimdi gelelim tutorialımıza. Sebebi ziyaretimiz yarın Tüyap Kitap Fuarı'nda Arunas Yayıncılık'ın standında zombi olacağım :) Yürüyen Ölüler romanının tanıtımı için milleti korkutacağım -ay çok heyecanlı- işte bu nedenle google amcaya danışıp sevimli zombi bulacaktım tırnaklarıma sürmelik. Daha önce görmüş olduğum nail art'ı arıyordum.


Ama ne mi oldu?  Ben bunu ararken daha gerçekçi şeyler gördüm ve yapmaya karar verdim. Tırnağımda dün sürdüğüm mint rengi oje olduğundan ilk resimdekini yapmak daha kolay olur dedim. Yine de diğer resimlerdekiler ile harmanladım. 






Gelelim nasıl yaptığıma. Efenim aşağıdaki fotoğrafları takip ederek anlayabilirsiniz. Tek ithiyacınız olan ojeleri birbirine karıştırabileceğiniz bir zemin ve eski bir diş fırçası.


Burada görebileceğiniz gibi, simli kirli bir sarı ojeyi (Gabrini summer edition M102) düz gri (eminönünden aldığımdan saçma bir marka Natty 392) ile karıştırıp diş fırçası ile tırnak dibinden ucuna doğru rastgele sürdüm. Zemin renginin tamamının kapanmamasına özen gösterin.


İkinci işlem olarak bi ara çok popüler olan çamur rengi (Flormar 413) kullanarak bir önceki karışımla hafif yedirerek tırnaklarıma aynı yöntemle uyguladım.



Daha sonra biraz kanlanmış morarmış görüntüsü elde etmek için markasını okuyamadığım, mürdüm renkli ojeyi kendi fırçasıyla önce kağıda yedirip kalan boyayı tırnağıma özellikle diplere gelecek şekilde uyguladım.


Yukarıdaki fotoğrafta da net olarak görüleceği gibi son olarak tırnak uçlarına kan kırmızısı (She 506)

yoğun olacak şekilde, bayrak kırmızısı (Golden Rose 215) karıştırarak sürdüm. Sonuç gördüğünüz gibi. Bence gayet lezzetli bir zombi tırnağı oldu ^^,


Pek yakında da bununla geleceğim. Hadi görüşmek üzere kurabitolar :****


İtiraflar silsilesi.

Uzun bir aradan sonra merhaba,
Sınavlarım bugün bitti ve yaklaşık 1 haftadır düşündüğüm itiraf projeme başlama kararı aldım.
Eskiden bildiğimiz itiraf.com stili itiraflar olmayacak bunlar. Sadece hayatımdaki kişiler hakkında isimsiz/ipuçsuz yorumlarda bulunacağım. Ve sonunda göreceksiniz ki karakter tahlillerim pek iyi değildir. Kim hakkında ne söylediysem yanıldım çünkü :) Neyse başlıyorum o zaman. Hazır mıyız... Elleri göreliiim hoppa kjahsld

1- Epeydir seni takip ediyorum sevgili 1 numara, 3 yıl olmuş olabilir. Hayır o kadar sevimli ve komiksin ki sırf o yüzden takip ediyorum yani ^^, Facebook'ta paylaştıklarına falan girip eğlenip çıkıyorum arada... Bi ara konuşmaya da çekiniyordum ama şu an nötrüz en azından.

2- Grup grup arkadaşlar var lan. Yeminle kıskanıyorum. Böyle beni de aralarına alıp sevsinler sarılmalı sarılmalı fotolarım olsun istiyorum. Nerdeee...

3- Çok soğuk bi karaktere sahipsin. Üzgünüm ama aynı ortamda bulunduğumuzda buz küpü yutmuş gibi oluyorum içimdeki bütün sevimlilik organizmaları yok oluyor( bi dakka ya organizma mı dedim ben neyse).

4- Başlarda çok sıcakkanlı geldin ama bence çok çıkarcısın üzgünüm.

5- Seni çok seviyorum sanırım. Bazen korkutucu gelebiliyorsun, çekiniyorum falan ama iyiki tanımışım seni. 40 yıl arasam bu kadar iyi birini bulamayabilirdim.

6- İlk merabamız gayet iyiydi. Dedim bu kişi iyi biri galiba, ama 2. konuşmamız pek iyi olmadı. Kötü olan kısım hakkımda hiç birşey bilemeden yorum yapmış olman. Kırıcıydı yani. Neyse şu an iyiyiz. Beklediğim gibi biri değilmişsin sanırım o an kötü bir andı sadece ^^,

7- Seni tanıdığım ilk aylar çok sıkıcı ve iticiydin. Sonra alışınca dedim pek bir şeker bu kişi sevilir.

8- Sen de bir garipsin yahu. İşin düşünce kanka naber, işin düşmeyince unut. Ayıp oluyor.

9- Çok sevdiğim insanlardan biriydin, ama artık yorumların çok korkunç gelmeye başladı. Sanki sırf bana muhalefet olsun diye yazıyormuşsun gibi.

10- Beni reddeden ilk kişisin. Seni bu listeye yazmazsam ayıp olurdu.

11- İlk başlarda seni facebooktan takip ettiğim kadarıyla burnu havada sıkıcı biri olarak nitelendiriyordum. Tanıdım, sevdim :)

12- Belki de seni sadece "düz" cevaplar verebildiğinden seviyorum. Netsin abi. İyi böyle ^^,

13- Uğursuz :p

14- İyi biri olduğunu düşünüyorum. Nerede görsen selam veriyorsun konuşuyorsun, iyi çocuksun besbelli ^^,

15- Abi bazen çok ukala ve iticisin bunu kabul et. Neyse ya biz seni böyle sevdik :D

16- Ciddi anlamda seni bi ara çok kıskandım. Belki de istediğim herşeyi farklı zamanlarda benden çaldığın için...

17- Seni de severdim ama gıcık olduğum kişilerle daha samimi olduğun gün bittin benim için :(

18- Beni ilk gördüğünde çok şirin bi iltifat etmiştin. Sonra konuşamadık bir daha. Senin hakkında hiç bişey bilmiyom ama o iltifat çok içime işlemiş he.

Yazacaklarım bu kadar galiba. Eksik kalan olduysa ya da sonra hatırlarsam, part2 yaparım bir tane :D
Görüşürüz kurabitolarım :*

Bu berelerden istiyorum.


Herşey Avengers berelerini görmemle başladı. Sonra hızımı alamayıp çeşit çeşit berelere bakmaya devam ettim. Bir çoğunda aklım kaldı o nedenle yün mün alıp anneme ördürebilirim. Belki kasarsam kendimde yapabilirim gibi :)

O kadar şirin şeyler vardı ki... Hello Kitty'li gördüm bir tane bu kadar mı şirin olur. Aslında Hello Kitty'yi de pek sevmem hani ama şirin lan ne yapayım.


Acaba dedim ben bundan yapsam giysem garip karşılanır mıyım? Hani yaş olarak en azından bunu dememle birlikte yukarıdan işaret gecikmedi. Hemen şu alttaki fotoğrafı gördüm ve evet bana daha çok yakışırdı dedim.





Neysem ben yün almaya gidiyom. Görüşürüz.



Yami No Jounetsu'dan Melaba.


*Bu yazı aslen blogumun HAKKINDA kısmını dolduracaktı. Uzun olunca yenilik postu olsun dedim*

Öğrencilik hayatının son demlerini yaşayan bir insanım(bkz üniversitedeki 5.yılı).

Japon severim. Animelere/Japonlara/Japon Kültürüne bu ilgimin ne zaman başladığını hatırlamıyorum.
Şeker kız Candy, Tsubasa ve Pokemon'la büyümüş bir çocuğum.

15 yaşımda lise hazırlıkta neden olduğunu hatırlamadığım bir şekilde Bleach izlerken buldum kendimi. Pek kısa sürdü. Hazırlığa yeni başlamış bir öğrencinin ingilizcesi ilkokulda ne kadar iyi olursa olsun bir animeyi üstelik doğaüstü şeylerin gerçekleştiği bir animeyi izleyememesi nedeniyle son buldu. Üstelik o kotalı internet döneminde Bleach'in ilk sezonunu indirmiş 2 bölümünü de severek izlemiştim. Tabi ingilizcem yetmediğinden beynim zonklayarak bu deneyime son verdim.

Pes etmedim ve hazırlık 2.dönem ve lise1 başlangıçlarında ağır ergenlik depresyonlarıyla pekişen yaratıcılığımı anime ile dışa vurmaya karar verdim.
Hayatımı oldukça etkileyen bir dönemdi. Çocuğum olsa fantastik şeyler çiziyor, fantastik sanata ilgi duyuyor diye desteklerdim. Hiç desteklenmedim. Lanet olsun. Bir de üstüne satanist damgası yedim. Abi altı üstü ejderhalar, elfler falan çiziyordum. İnadına çizmeye devam ettim. Zamanla animemsi bir tarzım olmaya başlamıştı. Hiç bir zaman karikatüristik bir çizgim olmadı. Hiç sert hatlar çizemedim. O kadar soft bir çizgim vardı ki karakterlerim de öyle oluyordu. Sanki hepsi köpükten yapılmış gibilerdi. Neyse zaman geçti. Sınıftan akademiye girecek 2 kişi var gibi görüyordu tüm hocalar. Biri ben biri de Tarkan diye bi çocuk. Hoş, çocuğun ders sıkıntısından dolayı ona pek umutlu bakamıyorlardı. ÖSS 160 sınırlaması vardı sonuçta. Efenim sandalye masa, bardak şişe çize çize üniversiteye gircen dediler bana. Girdim üniversiteye ama çizdiklerim bi' b*ka yaramadı. O kadar yedekler, birincilikler boşa gitti ben girdim Marmara Matbaa Öğretmenliğine. Pişman mıyım? EVET.
Yıllarca grafiker olmanın çok eğlenceli ve asla sıkıcı bir iş olmayacağını düşünen ben şimdi bunu yapmak istemiyorum.
Sanırım dün Paradise Kiss'in son bölümünün etkisinde kaldım. Grafik benim kaçış noktamdı. Artık mesleğim. Ve ben başka kaçış noktaları arıyorum. Son günlerde psikolojimi etkeleyen asıl sorunda bu sanırım :)

Neyse efenim diyorum ki ben blogumun adını değiştirdim. Artık AdsizKullanici değilim. Yami No Jounetsu'yum. Böyle devam edecek. Kafama estikçe, ne eserse yazacağım. Güzel yazdığımdan değil, sıkıntım geçiyor en azından. Hmm bir de butik sayfam olacak. Şu an bomboş ama dolacak ehe :3
Şimdilk bu kadar görüşürüz.


Yoko vs Shura.


Şimdi facebookta Sensee'nin hareminde görünce buraya yazayım kenarda bulunsun dedim. 
Cosplay projeleri olarak Tengen Toppa Gurren Lagann'dan  Yoko olmak var. Ama gelin görünki ben de onu yapacak ne fizik ne cesaret var. Hadi dedik o ayva göbek gitti. Zayıfladım falan ama yapabilir miyim emin değilim. Henüz o cesaret seviyesine ulaşamadım. Bir de fail olmak var. Yani şunun gibi olamayacağımız garanti (bkz ilk foto).



Böyle olursak da fena bence. Tamam cosplayerın birebir kopyası olmama konusunda rahat insanım. Azıcık benzemese de olur. Ama kilo ciddi problem tüm en boy oranını herşeyi bozuyor abi. Selülitler löp löp gözükürken ne kadar kısa şort giyebilirsin ki... Aşağıdaki gibi olacaksan hiç yapma daha iyi.


Bir de Shura var Ao No Exorcist'ten ki çok sevdiğim bir seridir kendileri. Sanırım bunu Yoko'yu yapmasam da yapacağım. O deri ceket biraz ustrup katmış gibi. Umarım denediğimde ilk fotodaki gibi FAIL olmaz. 



Bunlar da pek bi' iyi canım. Ben daha fotoğrafımı çekecek adam bulamamışım gerçi. Olsa olsa göbekli Shura yaparım ben. Neyse ya canım sıkıldı bak gidiyom.





İçimde ağlamak isteyen biri var.

Ağlamak istiyorum ama beceremiyorum. Şu an tüm slow şarkılara boğmak istiyorum kendimi. Gerçi faydasız. The Fray dinleyince bi hoş oldu. En iyi fon müziğinin onlardan çıkacağını kim bilebilirdi "Ayrılmak istiyorum sanırım." dediğimde.
Artık birbirimiz için vakit ayıramamaya başlamıştık ne de olsa. Böylesi daha iyi olabilir... Özür dilerim ve hoşça kal.



İyi bayramlar


Bu bayram mesajımı Yankı'nın verdiği ilham ile. yok ilham vermedi direkt böyle kutlayalım bayramı dediydi. Neysem bişiycikler yapmadım, ne giydiğimi eklerim belki bi ara şimdilik ananemdeki gölge kurukafanın beni çok ürküttüğünü belirtmek isterim :

*bu post daha sonra düzenlenecektir*
Der ve giderim :)

Moda, insanın kendine yakışanı giymesidir.

Midir?
Emin değilim son günlerde moda konusunda ciddi anlamda sürüklendiğimi hissediyorum.

Üniversitede geçirdiğim 4 yıl boyunca en iyi anladığım şey şudur. 1 sınıfta liseden çıkmışlığın verdiği özgürlükle ilk yapılan şey saç boyamasıdır. Neredeyse tüm kızlar karamel renginin onlara yakıştığı düşüncesi ile saçını o renge boyatır. Fazla gaza gelenleri sarı saçlı bile görebilirsiniz.


Karşılaştırma yapmazsam öleceğim ben 16 yaşındayken saçını mor yapmış. Lise sonda ise koyu galatasaraylı gibi dolaşmış kızım :D bkz o dönem saçlarımın kahkül kısmı kırmızı, kuyruk kısmı sapsarı ve geri kalan küt kesimli kısım ise simsiyahtı :D o döneme ait net fotomun olmaması çok acı. Neyse demem o ki özgürlük tadını bildiğimden üni1'de über değişiklik yapmadım. Gittim şu saçı kesirdim sadece.



Üniversite 2. ve 3. sınıfta genel olarak herkes üniversiteli olduğunu anlamış. Kendine bir özgüven gelmiş ve ıvır zıvır yerlerde çalışmaya başlamıştır. Bundan dolayı mıdır bilinmez ama karamel saçlıların %80inde tikiliğe özenme ve o dönem fazladan üretilen ne varsa onu giyme potansiyeli gözlemlenmiştir. Fazla üretilen dediğim semt pazarında da bulabileceğiniz Mango, Koton, Topshop gibi mağazaların indirim döneminde pazardan aldığınızın aynısını %300 zamlı halde alacağınız ürünleri görebilirsiniz. Örneğin farkında mısınız bilmiyorum ama krem rengi ince dökümlü bluzlar ile dar kotlar babet ayakkabılar ve olmazsa olmaz altın renkli aksesuarlar sıkça karşılaştıklarımızdan.

Bu karamel saçlıların %20si tikilikten bişey çıkmayacağını anlayıp düz üniversiteli tip olmuş gençtir.
Geriye kalan sınıf ise zaten kendi tarzı bulunan, erkek avcılığına gelmemiş ya da çevredelikerin dediklerini umursamayan tipler olarak yollarına devam etmişlerdir.

Geldik üniversite 4. sınıfa. Yani son sınıf bildiğiniz gibi düşünceler oturmuş, herkes mezun olup işe başlayacak falan. Sorun şu ki benim gibi öğretmenlik okuyan arkadaşlarımızda görülebilecek bir hastalık var. Klasik mi giyinsem spor mu napsam ya ben? düşüncesi. Buna sebep olan lanet olası 1 yıl boyunca devlet okulunda öğretmenlik yapmak zorunda olmak. 1. sınıfta da staj var ama bu kadar takılmıyor kim ne giydi diye. Sen şimdi gelmişsin 4. sınıfa, kocccaaaman olmuşsun, AYIP! Giyiyorsun eteği topuklu ayakkabıları öyle gidiyorsun staja. Diyorsun ki burada bi yanlışlık var bu ben değilim. Sonra ufaktan kendine bi tarz belirlemeye başlıyorsun. Hele benim gibi bankada büyümüş bi velet için klasik giyinmek cidden tapılacak bir durum. Hee yakışıyor mu o ayrı tabi. Ben salaş giyimin adamıyım. Burada beynime dolanan şarkı için tık. Her neyse salaş ama klasik olabilecek tarz yaratayım derken göz çıkartıyorsunuz ve ne yapacağınızı bilemiyorsunuz.

Bu kadar konuya neden girdim, son zamanlarda alışveriş bana pek bir şey ifade etmiyor. Cosplay için aldıklarım ve ebayden getirttiklerim dışında gıdım zevk almıyorum. Biliyorum ki bundan en çok hoşlanan sevgilim. Çünkü adamı mağazaya sokmuyorum bile. Olm tam ben bunları yazarken sevgilim devreye girip -ki ne yazdığımdan bihaber- bana bu linki attı http://www.ign.com/articles/2012/10/22/the-most-ridiculous-sexy-video-game-costumes-of-2012 ben mario ve pikachuyu çok sevdim ehem ^^ Neyse ne anlatıyordum. Artık alışverişten zevk almıyorum. Bugün bayram vesilesi ile zorla Profilo AVM'ye gittik, Tally Weijl'den çok sevimli puantiyeli taytımsı pantolon aldım. Oldukça şirin ama ne gerek vardı diyorum hala. Ve sanırım kendi tarzımı kaybettim. 

Goth-Punklıktan, salaşlığa ve retroluğa, retroluk çok popülerleştikten sonra da şirin sevimli animelerden fırlamış halime döndüm. Sonuç olarak işe başlasam beni almayacaklar. Abi resmen 17 yaşında gösteriyorum. Olmaz olsun böyle şey. 








Sonunda yazılan GAMEX yazısı.

Biliyorum ki bu yazıyı daha önce bekliyordunuz. GameX biteli 13 gün oldu ve ben anca müsait olabildim.


Çok fazla ayrıntı yazamayabilirim malumunuz unutulmaya yüz tuttu bazı şeyler.  Aylarca üzerinde çalıştığım kostümler. Akali'nin basitliğinden söz ederken GameX başlamasına son haftaya girmişken bir yılma bir bırakayım bu işleri stresi gelmişti üzerime. Yılmadım ve bırakmadım hatta 1.günün sonunda Lux'u yetiştireceğim diye binbir takla atıyordum. Hoş League of Legends -Türkiye'de etkinliğe gelemeyen veletler ZENCİ LUX diye yorumyapmış. Olm zenci miyim ben?  Bunu o kadar kafayı taktım ki Karma yapmaya karar verdim bi' ara. Neyse ki vazgeçtim sakince :D

Özet geçiyorum 1.gün hiç bişey yapmamamıza rağmen çok yorucuydu. Daha önce bu tarz bir etkinlikte olmayışımız buna sebep gösterilebilinir. Hani normal bi' conventionda ay yoruldum dinleneyim diyebilirken burada öyle bir şansımız yoktu çünkü hepimiz birer çalışandık. Arasıra kaçamak oyunlar oynayıp hem dinlenip hem eğleniyorduk. Pek gelen gidende yoktu o gün sıkıcıydı haliyle.

2.gün ilk güne göre biraz daha yoğundu ben Lux olduğumdan sıcaktan bunalma, ayakkabılarda sıkıntı yaşama ve yürüyememe gibi sorunlarla mücadele ettim. Lise çıkış saatinden sonra epey bi hareketlenme oldu ortamda. Hatta bi' ara "eheley oyun oynuyoruk biz" derken Turquality takımıyla kapışmışız. Neyseki bize 15 dakika oynayabilme izni verdiler :D

3.gün gerçekten kalabalıktı ve biz cosplayerlar için yarışma düzenledi sevgili Riot Games. Hatta şöyle bir olayda oldu : 50 yaşlarında biri yarışma öncesi yapılan maçta yanıma gelip yarışma varmış ne zaman olacak biliyor musunuz falan dedi. Ben de Lux'um ya ihi ihi bilmiyorum ama maçtan sonra ihi dedim. Meğersem o adam sevgilimin babasıymış. o.O Bi şok olup utandım falan ama o da hiç belli etmedi babası olduğunu ^^,

Onun dışında bir sürü saçma muhabbet geçirdim ama hangi gün olduğunu hatırlamadığımdan sonra ekleyeceğim. Oldukça kalabalıktı ve sıcaktan gebermek üzereydim. İnsanların bir çocuğu da internette yazdıkları gibi oooo zenci Lux demek yerine, oha Lux geçti yanımızdan falan dedi. Bence bu gayet güzel bir duygu. Yapabildiğini hissetmek en azından.


x: Olm bu olmuş ama ne olduğunu bilmiyordur ya la? 
y: Hakkat he sorsak mı? 
y yanıma gelir. Hangi karaktersin sen? 
ben: Luuuux ?! 
y, x'e döner : Biliyormuş ?! 

Bir başka örnek :
a: sen hangi karaktersin? 
ben: Lux? 
a,b'ye: olm biz de bişiy bilmiyoruz skin bu galiba. 
ben: yok skin değil orjinali böyle.
b,a'ya: skin de değilmiş biz niye bilmiyoruz.
ben: siz yenisiniz galiba? neyse sorun değil eheheh (burada karakterin gülüşü geliyor)



 4. güne geldik. Artık yorgunluk hissetmemeye başlıyor tabi insan. Üstelik bir çok arkadaşımız hasta olmuşken. Ben yine sevgilim(Surgeon Shen)e en sık sorulan "hemşire nerde *kıps*" sorusu üzerine Nurse Akali halime geri döndüm. Böylece o zırhımsı şeylerin içerisinde sıcaktan pişmekten kurtulmuş oldum ehe ^^,


Sanırım pek birşey anlatamadım. Kısacası beklemediğim kadar iyi insanlarla tanıştım, 4 günümü de harika geçirdim. Genelde cosplayerlara önyargılı yaklaşan bir insan olarak bunca insanın mükemmel çıkacağını bilemezdim. Artık hepimiz resmi Riot Cosplayer'ıyız. Ve bu durum gerçekten harika. Kostüm dikmeyi ve kılıktan kılığa girmeyi gerçekten seviyorum. Oppan Gangnam Style çaldığında herkes olduğu gibi ben de karakterime bürünmeyi bırakıp op op diye şarkıya eşlik edip dans etsem de gerçekten iyi iş çıkardığıma inanıyorum*evet azıcık kendini beğenmişlik yapıyorum burada*
Neyse efendim son söyleyeceğim bu sayfadaki hiç bir fotoğrafta en ufak bir photoshop darbesi yoktur. Ve bizi artık şuradan takip edebilirsiniz.
Gelecek cosplaylerimde görüşmek üzere :)


Eklemeyi unutmuşum diye geri döndüm ehe :
http://www.haberler.com/league-of-legends-heyecani-gamex-i-salladi-3994335-haberi/

http://www.bolumsonucanavari.com/LeagueofLegendsVideoDetay-League_of_Legends__GameX_Erdinc_iyikul_Roportaji-4705-0

Bu videoda tanıdıklar çıkabilir :D



Bu da anasayfaya çıktığımın kanıtı millet hhioohhao :D



Geçen arkadaşlarla


Ya işte geçen arkadaşlarla çiğ köfte yedik. Rexx'ten aşağı inip Moda'ya doğru giderkene. Olm ne şirin bi çiğköfteciydi var ya. Gerçi ben marul dışında bişiy olmasın dedim adam marulda koymamış ama şaşırdı herhal 30 kişi falandık çünkülüm. Neyse efenim bu şirin tükkanda tiramisu ve latte de var çiğköfte de. 
Arada kafa dinlemek için oturmalık. Akıllı tv gösteren bir tvsi ve garip müzikleri olan bi kafe değil.
Her neyse ortamda tek garip olan şey tek kişilik olan tuvalete 2 tane kızın neden birlikte girdiği? Zaten şu yaşıma geldim kızlar neden birileriyle gider tuvalete anlamam. Abi tek başınıza gitsenize *-* Neyse bir sonraki yazıma döneyim ben :*




Tarif Geliyor.

Selam.
Günler sonra blog yazasım tuttu ve sanırım 3'ü birden tarzı birşey yapacağım. Öncelikle dn yaptığım kek tarifim gelsin :*

Basitce kek hamurumun tarifini vereyim. Geçen de yağı eksik yazmışım ayıp olmuş :/

  • 3 yımırta
  • 1 çay bardağı toz şeker ( yarım bardak bile toz şeker çıkmadı diye yarısını pudra şekeri ile tamamlarıdm :( )
  • 2 tepeleme yemek kaşığı yoğurt
  • 1 çay bardağından 2 parmak az yağ
  • kabartma tozu
  • vanilin
  • 2 bardak kadar un ( çok sıvı olmaması lazım ona göre unu şeyedin)




Bu kez jelibonları unladım ehe. Sonra silikon kabıma pat diye kağıt kap falan koymadan kek hamurunu döktüm. Üzerine jelibonları iteledim. Çok koyamyayım kaplar küçük dedim 2şer adet attım.


Sonra jelibonlar biraz taştı yandı falan ama tadı gayet iyiydi ^^, Kolay da çıktı kaptan dağılmadı etmedi.




Bu da ikinci çeşidimiz. Aynı hamur fakat bu kez kaba hamuru dökmeden ozmo hoppo attım birer tane. Böylece muffinlerimin içinde -tam ortasında- çikolata kreması oldu :)


Üzeri renkli olsun hem de ayırt edebilelim diye renkli pasta şekerlemeleri koydum. 


Afiyetle yidik ^^, En çok da Feride'm yedi ^^, Çok sevmiş eheheh