İnternetim yoktu 1 haftadır. Ben de unutmamak için yazdımdı. Şimdi ise eklemek istedim. Ve içimden geçen ana cümleyi de haykırmak istiyorum: "NASILSA SEN OKUMAYACAKSIN! Çünkü bu blogun varlığından da defalarca seni konu almasından da bi' habersin, benim seni silemediğimden de."
Blue
Valentine filmini az önce bitirdim. Entresandır sanki daha önce bu filmi
yaşamış gibiyim. Romantik bir insan olmayı sevmem. Ama bu, bir filmi aynen
yaşadığımı değiştirmiyor.
Aylar
öncesinde yazmıştım. Sıkıcıydı biraz, belki gerçek ötesi. Bunca yıl hisleriyle
yaşayan bir insan için herşeyi silip atmasını GERÇEK kılan bir nedendi.
“Bir kitapta okumuştum...
…insanlar ruh eşini ilk bakışta tanırlarmış. Daha önce konuşmuş olmamamız hiç birşeyi değiştirmezdi. 2 ay önce onu ilk gördüğüm anda gözlerinin parladığını hissetmiştim, ruhumu bulduğumu düşünmüştüm.
Zaten tükenmiş olan herşeyi bitirip onunla olmaktan başka şey düşünmemiştim. Geçmişi silip kenara koyamaya çalıştım. Olmadı. Benim neden olmadığım bir takım olaylar zincirinin içinde buldum kendimi. Onun ne düşündüğünü asla öğrenmeden.
Son cümlesi önce özgür olmalısın olmuştu.
Aslında o anda anlamalıydım, bu bir reddediş tarzıydı. Şimdiye kadar reddedilmediğim için bunu aralık bir kapı olarak gördüm hep. Şimdi anlıyorum ki bedenim özgür gözükse de ruhum 2 aydır onunla.Sadece onun ruhuyla birleştiğinde özgür olacakmışım gibi.
Düz cümleyle reddedilmiş olsaydım bu acıyı tatmayacaktım belki de.Kolayca uçup gidecekti. Ama gitmiyor. Her yerde o varmış. Her yerden o çıkacakmış gibi.
Çevremdekilerin başını ağrıtmaktan sıkıldım artık. İçime attıkça daha da boğulduğumdan bahsetmiyorum bile. Nefes aldığım her dakikada onun varlığını bilmek istiyorum.
Ufak bir hayır her şeyi silmeme yardımcı olacak sanırım. Ama ya o kelimeyi asla duyamazsam. Beynim ağrıyor. Daha fazla düşünmek istemiyorum. Her ihtimal bir umut diye dolaşmak istemiyorum. Tek bir kelime ve yokoluş…Zaten tükenmiş olan herşeyi bitirip onunla olmaktan başka şey düşünmemiştim. Geçmişi silip kenara koyamaya çalıştım. Olmadı. Benim neden olmadığım bir takım olaylar zincirinin içinde buldum kendimi. Onun ne düşündüğünü asla öğrenmeden.
Son cümlesi önce özgür olmalısın olmuştu.
Aslında o anda anlamalıydım, bu bir reddediş tarzıydı. Şimdiye kadar reddedilmediğim için bunu aralık bir kapı olarak gördüm hep. Şimdi anlıyorum ki bedenim özgür gözükse de ruhum 2 aydır onunla.Sadece onun ruhuyla birleştiğinde özgür olacakmışım gibi.
Düz cümleyle reddedilmiş olsaydım bu acıyı tatmayacaktım belki de.Kolayca uçup gidecekti. Ama gitmiyor. Her yerde o varmış. Her yerden o çıkacakmış gibi.
Çevremdekilerin başını ağrıtmaktan sıkıldım artık. İçime attıkça daha da boğulduğumdan bahsetmiyorum bile. Nefes aldığım her dakikada onun varlığını bilmek istiyorum.
10 Ocak 20112”
Gözümün
önünden geçenler bunlardı, bunlarsa bir film karesinden fırlamış gerçekler.
Ben o
duyguyu ne kadar yoğun yaşarsam yaşayayım unutmam gerekiyordu. Bunun için
programlanmıştı yaşamım. Ne yazık ki benim için çok zorlayıcı bir dönemdi. Bu
bir itiraftır ki hala silemedim. Çünkü benim için hala gözlerinde ilk gördüğüm
hissi yaşadığım insan o. Değişmeyecek. Sadece rol yapmam gerekiyor o kadar.
Filme
odaklanmasam BRIDA’ya odaklanacağım sanırım. “İnsanlar ruheşlerini ve aşkı diğerinin gözlerinin içindeki ışıltıdan tanırlar.” Kendimi
gerçek olmayacak kadar saçma söylemlere adayabilirim. Yaşağım anlık duygunun
hiçbiri olmadığını bilerek.
26 Şubat 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder