Çorap faciası.

Efenim ben bugün paspal paspal Cevahir'e gittim. Bakkala gidermiş gibi. Hoş böyle beni beğenecek edecek birileri olmadığından endişe de etmedim, ay gözümde kalem yok ay saçlarım çok dağınık falan demedim. Giydim dar kahve pantolonumu üzerine anne örgüsü salaş kazağımı mis gibi tuttum bakkalın yolunu.

Önce Koçtaş'a gittim evimi çok sevdim, sonra Migros'a girdim ve pasta süsleri olsun rom aroması olsun nerede saçma şey varsa topladım jet kasaya gittim. Tabi ben bunları geçirirken arkamdaki adamın tuhaf bakışlarından söz etmiyorum. Hayır Corç elbette ne kadar paspal olduğuma bakmıyordu. Öğrenci evinde kalıyor zavallım diyerek bakıyordu. Hazır noodlelar çorbalar ve garip yiyecekler gören bir insan olsam ben öyle düşünürdüm en azından bilemiyorum.

Bunca şeyden sonra yolum Penti'ye düştü. Önce bakındım kapıdan içeri sonra düz yürüdüm girmedim içeriye. Sonra dedim Tutku dön geri al o çorabı grisi güzel değilse de adam gibi sor belki depoda neyin vardır. Döndüm geriye ve dedim ki : "Bu çorabın siyahından var mı?" Karşımda tam 2 kişi vardı. Hangisine sorduğumu ben bile bilemedim. Olsun ne fark eder biri cevap verecekti elbette.

X: "Evet var."
Y: "Ama 1 bedeni var sadece"
X: "Olur ona olur"
Ben: " Olur yea alayım ben onu"

Ne olduğunu anlamadığım saniyeler geçtikten sonra kendime geldiğimde şu soruyla mücadele ediyordum : "Çok kısa mı gördü acaba beni. Tıfıl mıyım lan ben? Ya da Zayıf manasında demiştir öyledir öyle. Fazla kilom mu var ki benim."

Sonuç olarak bir sonuca varamadım Corç. Kendi kendime hala aynı soruları sorup duruyorum. Hiç de bir sonuca varamayacağım sanırım. Yine her zamanki gibi fazla kilom olduğunu düşünüp pazartesi az yemeğe karar vereceğim ama sonra güzel yemeklerle kafamı karıştıracaklar ben de hayır demeyip yemeğe devam edeceğim. Olsun lan can boğazdan gelir. eheheheh